Bilim adamlarının uzlaşıda olduğu görüş; fosil yakıtların hoyratça tüketilmesinin, iklim düzeyinde, su kaynaklarında ve mahsullerde değişikliklere sebep olduğu yönündedir. Günümüzde bu üçü de azalmakta, talepler arzın üzerine çıkmış durumdadır. Bu, gezegenin sonunun geldiği anlamına gelmez, fakat bu kaynakların türünde, miktarında ve tüketim hızında hem bireysel hem de ulusal seviyede değişiklikler yapılması gerektiğini gösterir.
Petrol Üretimi Doruğa mı Çıktı?
2002’den 2008’e kadar ham petrolün fiyatı varil başına yedi kat artmıştır. İnsanlar spekülatörleri suçlasa da, asıl sebep Çin ve Hindistan gibi enerjiye ihtiyaç duyan devlerin taleplerini arttırmasıdır. 2008 Krizi’nde talep azaldıktan sonra kısmi bir düşüş yaşanmıştır. Bazı uzmanların dediğine göre kısa süre sonra dünya petrol üretiminde en yüksek seviyeye çıkacak ve artık kaynaklar talebin üstüne çıkaracak hiçbir yeni gelişme yaşanmayacak. Tüketimde en üst noktaya ulaştığımızı düşünenler sâdece kötümserler değildir. Bilim adamları “Yüksek petrol fiyatları bizi alternatif enerji kaynakları konusunda daha ciddi düşünmeye itiyor. Yeterince kaynak oluşturulabilirse, yeni buluşlar yapılabilir” diyor. Petrol ve doğalgaz ihraç eden ülkeler bıyık altından gülüyor, çünkü bu onların en zengin ve en etkili olduğu zamandır. Ham petrol konusunda şüpheleri olan diğerleri ise, dünyayı vuran şeyin uzun vadeli kıtlık değil fiyatlardaki dalgalanma olduğunu düşünüyorlar. Son dönemlerdeki fiyat dalgalanmaları, onlara göre, aslında dengelenebilecek birçok faktörün sonucu dur. Birinci faktör, Amerika’nın 2003’teki işgaliyle Irak’ı dünya petrol piyasalarının dışında bırakması idi. Irak’ın petrol üretiminin hızla eskiye döneceğini, hatta artacağını düşünmüşlerdir. İkinci faktörse, çevreye verilen zararın ciddi boyutlarda olduğu, yerel halkın petrol gelirinden çok az pay alabildiği Nijer Deltası’ndaki saldırılar yüzünden Nijerya’da petrol üretiminin dörtte bir oranında düşmesi oldu. Bu sorunlar çözülebilirse, kaynakların artması ve fiyatların düşmesi bekleniyor. Petrol üretimine ve özellikle de rafinerilere yapılan yatırımlar azaldı. Bunun başlıca sebepleri arasında çevresel endişeler yatmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri 30 yıldır yeni rafineri kurmamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde petrol tüketimi hızla artmaktadır.
Teknolojik Düzen
Ortaçağ’ın sonlarına kadar insanlar ısınmak ve yemeklerini pişirmek için odun kullanıyordu. Odun azalmaya başladıkça yerini kömür aldı ve o zamandan bu yana fosil yakıtların hakimiyeti başladı. Enerji kaynaklarında ki bu devrim, modernliği ve fakat sonunda kirliliği de beraberinde getirdi. Başka bir enerji devrimi için artık vakit gelmiştir, öyle bir devrim ki insanoğlunu fosil yakıtların ötesine taşımalıdır. Nixon’dan bu yana tüm Amerikan başkanları teknolojik yeniliklere, özellikle de “alternatif enerji” konusunda çok verimli olmasa da pahalı programlara destek olmuşlardır;
- Kanada’da bol miktarda katranlı kum ve Batı Amerika’da bol miktarda petrol kayası bulunur. Fakat bunlardan petrol çıkarmak masraflıdır ve geride dağlar kadar atık ve kirlenmiş nehirler bırakır.
- Dünyada bol miktarda kömür vardır fakat onu işlemek ve yakmak çevreye zarar verir. Temiz kömür teknolojisi yıllardır araştırılan ama herhangi bir yeni gelişme yakalanamayan bir alandır. Baca gazlarını toprağın derinlerine enjekte eden “Karbon sekestrasyonu” yöntemi henüz işe yaramamıştır.
- Mısırdan üretilen etanol yetersizdir. Normalin sâdece 1,5 katı fazla enerji üretir-fakat tercih edilmesinin sebebi Kongre’nin etanolu yükseltme zorunluluğu koyması ve üreticilere galon başı 51 centlik destek vermesidir. Amerika’nın mısır üretiminin %’ini etanole dönüştürmesinin yiyecek kıtlığında payı vardır. Şeker kamışından elde edilen etanol-Brezilya yıllardır arabalarını bununla çalıştırıyor-üretim aşamasında harcanan enerjiden 8,2 kat daha faz la enerji üretiyor, fakat Kongre, yerli üreticileri memnun etmek için, Brezilya etanolüne galon başına 54 centlik bir tarife koyuyor.
- Bio-yakıtın mikroplardan üretilmesi kulağa masal gibi geliyor ama umut vaat ediyor. Su birikintilerindeki yetiştirilen algler gibi tek hücrelilerden fazla mas raf edilmeden bio-dizele dönüştürülebilir. İster etanolden ister mikroplardan üretilsin, bio-yakıt yine de karbondioksit emisyonunu düşük tutamıyor.
- Elektrik üretmek için rüzgar gücünün kullanılması türbinlerin üretimini hızlandırmıştır. Ancak, rüzgar çiftlikleri şehirden uzak bölgelerde kurulduğu için yeni ulaşım yolların ihtiyaç duyulur.
- Güneş panelleri giderek ucuzlamaktadır. Yakında, emisyon ticareti teşvikleriyle (hükümetin ekonomik teşviklerle çevreye zararlı gazların emisyonunu kontrol etmeye çalışması sonucunda) kömürle elde edilen elektrik ile güneş panelleri aynı fiyata gelecektir. Her evde bir güneş paneli olabilir, böylece bağımsız enerji elde edilir.
- İlk defa oğul Bush yönetiminde çığırtkanlığı yapılan Hidrojen, su atomları elektroliz edilerek üretildiği ve bunun için de çok fazla enerji harcandığı için artık gündemden düşüş durumdadır.
- Jeotermal enerji ilgi çekici görünmektedir. Toprağın kilometrelerce altına sondaj yapıyorsunuz ve dünya suyu kaynatarak yüzeydeki türbinlerin dönmesini sağlıyor.
- Dalga ve gelgitlerden elde edilecek güç tükenmeyecek bir güçtür. Fakat bu güçten faydalanmak için kullanılacak makineler tuzlanarak bozulmaktadır.
- Nükleer enerji, rehabilite edilmektedir. Artık bazı çevreciler bile, kullanılmış radyoaktif çubuklar binlerce yıl güvenli bir şekilde saklanabilirse, nükleer enerjinin fosil yakıtlardan daha iyi olduğunu düşünüyor.
Başlıca problemlerden biri Amerika’nın herhangi bir uygulanabilir enerji plânının olmamasıdır. Yanlış sanayi dallarına destek verip, israf boyutunda harcamaları teşvik etmektedir.
Uluslar aşırı büyük sorunların üstesinden gelebilecek ortak bir uluslararası hayal bile etmekte zorlanırken, şartlar bunu gerçekten gerektirebilir. BM gibi kuruluşlar bunu için yeterli değildir. Dünya varlığını koruyabilmek için kendini toparlamaya başlamalıdır.
Çok iyi