Beynimizin Yarısı Olmadan Yaşamımıza Devam Edebilir Miyiz?
Vücudumuzun en temel organlarından olan beyin, kompleks yapıdadır. Birçok işlevi barındırır ve bu işlevleri tek bir kısımda yapmaz. Beynin tüm kısımları, birbirleri ile bağlantılı olarak çalışır. Tıp bilimi bile hala tam olarak, beyni ve beynin fonksiyonlarını çözmüş sayılmaz. Hatta beynimizin ne kadarını kullandığımız veya beynimizin ne kadarına ihtiyacımız olduğu bile hala bir muammadır.
Yapılan çalışmalarda, beyninin bir kısmı olmadan yaşayan insanlar mevcuttur. Bu insanların bazıları doğuştan beyinlerinin bir kısmı eksik olarak dünyaya gelirken, bazıları da bir kaza sonucu beyinlerinin bir bölümünü kaybetmiştir. Örneğin; yirmi dört yaşına gelmiş, eğitimini tamamlamış, evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bir kadının, beyinciği olmadığı saptanmıştır. Kadın, bu yaşına kadar bunun farkında bile değildir. İlginç olan ise; beyin hücrelerinin yarısının, beyincikte bulunuyor olmasıdır. Kadın, bu olağandışı durumun farkında olmasa da hayatında hep tereddütlü, ağır hareket eden bir insan olmuştur. Bu örnek, bu durumda olan insanlardan sadece bir tanesidir. Geçirdiği kaza sonucu beyninin yarısını kaybetmiş ama hayata devam eden veya beyninde parazitler ile yaşayan insanlar da vardır.
Nörolog Edelman, biyolojik fonksiyonların birçok yapı tarafından desteklendiğini belirtmiş ve buna ‘soysuzlaşma’ demiştir. Buna göre, bir gen ortadan kalksa da o özelliğin ortaya çıkması engellenemez. Çalışmalar göstermiştir ki, beyin fonksiyonları da aynı bölgede toplanmayıp birçok bölgenin desteği ile gerçekleşmektedir. Bir tarafta yaşanan aksama diğer bölge tarafından telafi edilmektedir. Bu durum da bize, örneklerdeki gibi olağan dışı durumların neden felaketler ile sonuçlanmadığını açıklamaktadır. Ayrıca bu bilgilerden yola çıkarak bilim insanlarının da beyin ve beyin yapısını neden tam olarak anlayamadıklarına açıklık getirmektedir. Sonuç olarak beyninin tamamı olmadan da yaşamına devam eden insanlar mevcuttur.